Pazartesi, Ocak 31, 2011

Künye #4



Ali Karadeniz. Gerçek adıyla ; Michael Wright... Yabancı kuralı esnetilerek daha doğrusu örselettirilerek oynatılan oyunculardan biri. Öyle veya böyle adamı Türk yaptınız da verecek daha normal bir isim bulamadınız mı ? Trabzonspor'da oynuyor diye illa ''Karadeniz'' soy adını mı alması gerekiyor bu adamın ? 


Değerli bir adam Michael Wright. Boyu 5-6 cm daha uzun olsa NBA'de önemli bir rol adamı olabilirdi belki de, ama ; sakatlıklar, fiziksel yetersizlik gibi problemler onun kariyer rotasını Avrupa'ya yönlendirmesine sebep oldu. Basketbola Kevin Garnett ile birlikte başladığını ve zamanında ABD genç milli takımının en skorer oyuncusu olduğunu söylersem onun ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu anlayabiliriz, herhalde.


Türkiye macerası Murat Didin'in onu Beşiktaş'a getirmesi ile başladı. Daha ilk sezonunda ligin sayı ve ribaund krallığında ilk sıraları zorlayan Wright'ın Beşiktaş macerası o sezonla sınırlı kaldı. İkinci Türkiye macerasında ise takımı Türk Telekom'du. ''Haydi eski Beşiktaşlı'ları bünyemize toplayalım'' kampanyası ile birlikte takıma kazandırıldı Wright. Beşiktaş'ta ki performansına deyim yerindeyse kaldığı yerden devam ediyordu Telekom'da... Taa ki sakatlanana kadar. Wright sakatlanınca Telekom onunla yollarını ayırdı. Üstünden iki sezon geçtikten sonra, yolu Trabzon'a düştü Wrig.... pardon Ali Karadeniz'in. Sezon ortasına doğru adı tekrardan Beşiktaş için geçmesine rağmen Trabzonspor onu kadroda tuttu. 


Çamura bulanmış bir elmas gibi şu an Wright. Trabzonspor gibi bir takımda oynuyor olmasına rağmen, ligin açık ara sayı kralı. Ne dersiniz bizim Karadenizli Ali oynar mı Milli takımda ? Bence cuk oturur ama iş kabilenin başındaki Turgay DEMİR-EL'e bağlı... Ali KARADENİZ ismi bir bakıma da ironik. Malumunuz bizim Ali siyahi bir sporcu ve soyadında da KARA kelimesi mevcut. Hiç düşünmediler mi adama bu ismi verirken acaba ? Irkçı söylevlere sebep olacağı hiç mi düşünülmedi ? KARADENİZ fıkrası gibi hakikaten. Ne diyelim, burası Türkiye...

Özledik #3 ; Bad Boys II


Özledik be harbiden... Arızalarınızı, belalarınızı, kavgalarınızı ama en çok da basketbolunuzu. Ah Ulan Dumars, ahhh !

Underrated



2010 NBA Draftı tam anlamıyla fiyaskoydu bana göre. Üst sıralardan seçilen birçok oyuncu beklenen performansın altında kaldı. Özellikle bir kaç oyuncu var ki overratedlığa yeni bir boyut kazandırdılar.


Overratedların yanında underratedlar da var bu draftta. Örnek olarak ; Landry Fields ve Greg Monroe'yu verebiliriz. Monroe draftın en kaliteli uzunlarından biri olarak gösteriliyordu bu sebepten dolayı underrated sınıfında değerlendirilmesi size biraz garip gelebilir. Ancak onun üstünde seçilen tüm uzunların -sezonun şu anına kadar gösterdikleri performanslar ile- yalan olmaları onu bu sınıfta değerlendirmeme sebep oldu. Sezon başında pek süre alamıyordu Monroe, buna rağmen oyunda bulunduğu kısıtlı dakikalarda potansiyelini gösteriyordu. Tüm bu gösterdiği performans Coach Kuester'in onu ilk beşe monte etmesine sebep oluyordu. İlk beşe yerleştikten sonra performansı daha da arttı Monroe'nun, Milicic faciasına sebebiyet veren Dumars'ın en olumlu draft hamlelerinden birisi kesinlikle... 


Gelelim Landry Fields'a... Fields 2.tur 39.sıradan NBA'e adım atan bir oyuncu. Şu ana kadar gösterdiği kallavi performansla underratedlığın anasını ağlattı diyebiliriz. New York için o kadar önemli bir oyuncu haline geldi ki Fields, Melo takası için ''takım içi dokunulmazlardan'' biri olarak ilan edildi neredeyse. Tek handikapı yaşının 23 olması... 


Drafta biraz geç girmesi, çizeceği NBA kariyerini biraz sınırlandırmasına sebep olacak gibi. Umarım sonu Al Thornton gibi olmaz. New York'un geleceği diyemeyiz onun için elbette ki ama an itibariyle takımın en iyi işleyen dişlilerinden biri. Eğer Blake Griffin çaylaklığını bu sezon tamamlayacak olmasa yılın çaylağı ödülü için en güçlü adayım olurdu, John Wall ile birlikte kendisi...

Cuma, Ocak 28, 2011

Künye #3



Larry Ayuso... Yukarı doğu yakasının haşin erkeği, ağır abisi, babayiğit delikanlısı(Porto Riko merkez, ayık olsun herkes). İsmi her ne kadar ; boğulma tehlikesi geçiren bir adamın yardım çığlıklarını andırsa da karizması hat safhada olan sorunlu bir oyuncuydu Ayuso. Disiplin sorunları sebebiyle -Beşiktaş'a gelene kadar- hiçbir takımda bir(sayıyla ; 1) tam sezon oynayamamıştı. Beşiktaş onun için bir anlamda rehabilitasyon merkezi olmuştu. Taraftar da sevmişti onu, tıpkı diğer bütün arızalı oyuncuları sevdikleri gibi. Türk basketbol tarihinin en garip isimli oyuncularından biriydi. Adeta rüzgar gibi geçti, iyi hatıralar bıraktı ardında. Kraldı, kralcıları sevmezdi. İşte fotoğraf, işte kanıt ! Reyiz bu tarz hareketleri severdi !

Flashback to 2005... Amin !



Khalid El-Amin... Benim nazarımda, Beşiktaş basketbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi yabancı oyuncusu kendisi. Khalid'in yaş artık kemale ermiş. Dile kolay yaş 32. Şairin tabiriyle yolun yarısına üç kalmış. Bu yaşta hala en üst seviyede basketbol oynuyor olması bile takdire şayan hakikaten. Bazı oyuncular vardır, sırf takımın tecrübesini bi' tık üste çıkarsın diye bulunur kulüpte. Kısacası, takımda bulunması formaliteden ibarettir bazı oyuncuların. İşte El-Amin öyle değil. El-Amin eski El-Amin... İşte kanıtı. Euroleague Top 16'da kimsenin şans vermediği Rytas deplasmanda Caja Laboral'i son saniye üçlüğüyle yeniyor. Aslan payı tabi ki El-Amin'e ait, gerek, oynadığı oyun gerekse maçın son anlarındaki müthiş çabası bana Ülkerspor maçını hatırlattı. İki video da üstte. Hemen hemen aynı senaryo, başrol oyuncusu da aynı ; Amiiiin !

Pazar, Ocak 23, 2011

Durant For The Game !




Bu Durant reyizin NBA kariyerindeki ilk maç kazandıran basketi. Çaylak sezonundan...





Bu da NBA kariyerinin son buzzer beaterı. İlkokul takımına karşı mücadele eden liseli azmanlar gibi... Geliyor, atıyor, gidiyor. Helal olsun azmanıma. 


Basketleri attıktan sonraki sevinçlere dikkat. İlkinde solo takılıyor elini böğrüne vura vura. İkincisinde ise bir Richie Rich gülümsemesinin ardından takım arkadaşlarının etrafında tepinmesini seyrediyor. Durant'in gösterdiği gelişimi anlamak için bu iki videoya bile bakmak yeterli... Kedi canına, bu sen misin Kevin ?

Cumartesi, Ocak 22, 2011

Künye #1



Blog'ta ki diğer serilerle çok alakadar olduğumdan dolayı(!) yeni bir seriye başlama gereği duydum. Bundan böyle bu başlık altında, garip isimli basketbolcuları paylaşacağım(ehehe). 


Evet ilk ismimiz ; DJ Strawberry. İsmi her ne kadar yazın ülkeye akın eden üstsüz djlerin lakaplarına benzese de o bir basketbolcu(?). Lietuvos Rytas'a imza atana kadar D-League'de takılıyordu beyefendi. El-Amin ve Jasikevicius'un yerini doldurmak için Litvanya yollarına düştü kendileri. DJ şimdiden kurmuş ortamını Litvanya'da, helal olsun koçuma bak be... DJ Let's go away !