2004 - 2005 sezonuna dönelim. O zamanlar hatırlayacağımız üzere koç İhsan Bayülken yönetiminde sezona başlamıştı Beşiktaş. Basketbolumuzun en zevkli oynandığı yıllardı. Maçların ATV gibi iyi raitinglere sahip bir kanal tarafından yayınlanıyor olması bunun en büyük kanıtıydı. Genelde ana haber öncesi yayınlanan maçları Murat Murathanoğlu ve İsmet Badem yorumluyor, bu ikili özellikle Akatlar Spor Salonundaki maçları kendi deyimleriyle anlatmaya bayılıyolardı. O zamanlar Akatlar tam anlamıyla gelen her takım için cehennem oluyor, Beşiktaş'ın iç sahada bileği bükülmüyordu. Play-offlar dahil tüm bir sezonda iç sahada sadece 4 mağlubiyet alması bunun en büyük göstergesiydi.
Biraz kadrodan bahsetmek gerekirse, 2003 - 2004 sezonundaki kadrodan bir kaç oyuncu hariç hepsiyle yollar ayrılıyor, tam anlamıyla çekirdek elde tutularak yepyeni bir yapılanmaya gidiliyordu. Takımın kaptanlığını bir dönem Fenerbahçe forması giymiş Tolga Tekinalp yaparken, liderlik görevi ise Khalid El-Amin'e verilmişti. Beşiktaş'ın o sezonki en büyük transferi kuşkusuz Ratko Varda idi. Varda her ne kadar bir maçlıkta olsa NBA tecrübesine sahip, Partizan gibi bir ekolden gelen 2.16'lık dev boyuna rağmen dışarıdan şutu olan bir pivottu. Her ne kadar egoist yönleri olsa da Beşiktaş taraftarının sevgililerinden birisi haline gelmişti o sezon. Takımın diğer yabancılarını saymak gerekirse ; bir dönem Telekom forması giymiş olan Thomas Ellis, sezon ortasında gönderilen Albert Mouring ve onun yerine alınan Avustralya'lı Brett Maher. Khalid El-Amin ve Ratko Varda dışında istikrarlı skoreri olmayan takımda saman alevi misali mutlaka her maçta süpriz bir skorer çıkardı. Bunların başında 9 sezon Beşiktaş forması giyen Nedim Yücel, ceza şutlarıyla ünlü ve kısa forvet olmasına rağmen 2 metrelik boyuyla göze çarpan Bekir Yarangüme ve büyük tecrübe Haluk Yıldırım gibi yerli yıldızlar geliyordu.
Sezona sponsorsuz giren Beşiktaş sezonun ortasına doğru MAS DAF ile anlaşma yaparak finansal olarak da rahatlıyordu. Khalid El-Amin önderliğindeki takım ise Avrupa'da da iyi gidiyor ve FIBA Avrupa Liginde çeyrek finale kadar çıkıyordu. Çeyrek finaldeki rakibi Fenerbahçe olan Beşiktaş ilk maçı kaybedip, evindeki maçı ise kazanarak durumu 1-1'e getiriyordu. Abdi İpekçi'deki son maçı ise Fenerbahçe kazanıyor ve Final Four'a kalan ekip oluyordu. Tüm bunlar yaşanırken Ligde'de Beşiktaş düşüşe geçiyordu. Son 9 maçın 7'si kaybedilince ve bunun üstüne Fiba Avrupa Liginden de elenilince İhsan Bayülken istifa ediyordu, istifa ettiği günde babasını kaybetmişti hatırlayacağınız üzere. Yeni koç arayışına giren Beşiktaş aradığı ismi yine içeriden buluyordu ve menajer Burak Bıyıktay'ı koçluğa getiriyordu.
TBL'nin son haftasında Burak Bıyıktay ilk koçluk tecrübesini yaşıyor ve yıldızlar topluluğu olarak adlandırabileceğimiz Ülker'i mağlup ediyordu. Başarılarla geçen sezon 3. sırada noktalanıyor ve Play-offlarda sezonu 6.bitiren Tuborg ile karşılaşılıyordu. Tuborg'u eze eze geçen Beşiktaş'ın yarı finaldeki rakibi ise Ülkerspor oluyordu. Hayatım boyunca saçmalığı yüzünden hiç sevmediğim ''avans kuralı'' sayesinde Beşiktaş, Ülker serisine 1-0 önde başlıyor ve evindeki ilk maçı da Khalid El-Amin'in son saniye üçlüğü ile kazanarak ne olduğunu anlamadan bir anda 2 - 0 öne geçiyordu. Sudan çıkmış balığa dönen Ülkerspor'un Abdi İpekçi'de kazandığı maç ise sadece seriyi uzatıyordu. Son maçı ise Kerem Tunçeri'nin berbat oyunuyla kazanarak tarihte ikinci defa finale kalıyordu Beşiktaş. Hatırlatalım ilkinde şampiyon olmuştu Beşiktaş (1974 - 1975). Finalde ise Beşiktaş karşısında Henry Domercant'li , Willie Solomon'lu Efes Pilsen vardı. Final serisinin ATV'nin pilot kanalı Kanal 1'den yayınlanacak olması başta zaten herkesi gıcık etti. Çünkü Kanal 1 yeni bir kanaldı ve lanet olası uydu alıcıları göstermiyordu ! Yayıncılık konusu bu kadar düşmüşken NBA TV'nin seriyi yayınlamak istemesini de acayip garipsemiştim ama ne oldu ne bitti bilmiyorum NBA TV maçları yayınlamamıştı. Neyse seriye geri dönelim. İlk maçın 4.çeyreğine Beşiktaş 3 sayılık üstünlükle girmesine rağmen son periyotta, ''Allah razı olsun'' müthiş bir savunma performansı sergileyerek 8 sayı fark yiyince Efes seride 1-0 öne geçti. 2. maçta ise Beşiktaş müthiş bir ilk yarı oynarak maçı kafalarda bitirdi, ama sadece kafalarda. İlk yarıda 21 sayı fark atınca ikinci yarıyı oynamak yedeklere kaldı. Gerek yedeklerin oynaması gerek farkın verdiği rehavet yüzünden son çeyrek yine müthiş bir savunma sergileyen Beşiktaş farkın 13 sayı birden düşmesini resmen seyretti ! 2 dakika daha oynansaydı resmen maçı Efes alıcaktı. 3. ve 4. maçların bitmesi için resmen dua eden Beşiktaş'lı oyuncular hayal kırıklığı yaratarak seriyi ve sezonu tamamladılar. Böylece iyi başlanan sezon acıklı bir şekilde sonlanıyordu Beşiktaş için...
Bir sonraki yazıda takımın önlenemez düşüşüne göz atacağız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder