Pazartesi, Ekim 25, 2010

Işığı Gördük, Bekliyoruz...



Schuster döneminin en kötü maçını oynadı bugün Beşiktaş. Evet, o umut veren, bizi heyecanlandıran o takım yoktu bugün sahada. Bu maçta Beşiktaş adına Necip ve Onur'dan başka konuşulacak olumlu bir şey yok açıkçası. Denizli dönemini hatırladım. Oyundan çok skora oynayan bir Beşiktaş vardı sahada. Tamam belki Schuster'in son dakikalarda yaptığı değişiklikler, aldığı riskler tezimi çürütür nitelikte ama sahadaki oyuna bakınca sizde benimle aynı görüşü paylaşırsınız.


Hafta içi oynanan maçın mental ve fiziki yönden getirdiği yorgunluğu da göz önüne almamız gerek elbette ki. Bu noktada da hemen bir klişe karşımıza çıkacak ama... ''Büyük takım olmak istiyorsan, haftada 3 maç yapacak kalibreye ulaşmak gerek'' evet çıkış noktamız bu olmalı, Beşiktaş bugün büyük takım gibi mi oynadı ? Bu düşünceden yola çıkıp değerlendirmemiz lazım. Porto karşısındaki takım büyük takımdı ama Kayserispor karşısındaki Beşiktaş büyük takım değildi, en azından oyun olarak. 




Tehlike çanları yavaş yavaş çalıyor Beşiktaş için... Başlayacak o çok sevdiğimiz basın mensupları Beşiktaş ile hiçbir ilgi alakaları olmamalarına rağmen ; ''Schuster bu muydu ?'' yok efenim ''Beşiktaş'ın suçu ne ?'' gibisinden manşetler atılacak. Rijkaard'ın başını nasıl yedilerse Schuster'in de başını yemek isteyecekler... Del Bosque'yi ye Tigana'yı ye onu ye bunu ye... Sonrada Türk futbolunun neden düzenli bir sistemi yok de. Oh be ne ala memleket. Sen didin uğraş ama iki tane sığ düşünceli adam harcasın tüm emeklerini. Beşiktaş taraftarından tek isteğim bu provakatörlerin oyuna gelmemeleri. Eninde sonunda düzlüğe çıkacağız, kimse merak etmesin. Quaresma var iken şampiyon ilan ediliyoruz, o yokken sonuncu. Nasıl çıkacağız bu işten anlamadım.


Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim, Kayserispor iyi top oynadı. Baştan itibaren gol pozisyonlarına giren ve etkili olan taraftılar. Sonunda da aldılar maçı zaten. Özellikle Furkan ve Hasan Ali'nin oynadığı oyundan etkilendim, milli takım için iyi birer opsiyon olabilirler. Hiddink değerlendirmeye alacaktır zaten bu oyuncuları. Hasan Ali'nin bir balon olmadığını gördük en azından. Mehmet Eren'e de ayrı bir parantez açmak gerekir kanaatimce. Ligin en kaliteli kanat oyuncularından, ama istikrar problemi olduğu için bir üst seviyeye çıkamadı bir türlü. Bu maçta Hilbert'in kanadını delik deşik etti. Özellikle Furkan'a ve Moritz'e hazırladığı pozisyonlar harikuladeydi. Bu maçta hakemi eleştirme zahmetine girmiyorsam bir numaralı etkendir kendisi. 


Hakemi eleştirme zahmetine girmeyeceğimi söyledim. Sadece, şu maçtan sonra Mehmet Özhaseki ve Süleyman Hurma'nın şukusunu alacağını söyleyebilirim. Onur ve Necip maçın izlenilmesi için bir diğer sebepti, benim açımdan... Necip artık takımın bir parçası oldu, gittikçe üstüne koyuyor. Onur'dan da beklentim bu. Şu maç özelinde Onur hakkında bir şey söylemek güç ama iyi sinyaller verdiği kesin. Necip'in ilk zamanlarını hatırlayalım o da böyleydi. Biraz pişmesi lazım kısacası, ilerleyen maçlarda performansının artmasını bekliyorum. Nihat konusuna girmek bile istemiyorum, keza midemi bulandırmaya başladı artık. Sene başından beri söylüyorum ; Nihat eski Nihat değil... Kanatlarda oynayamıyor, tek çözüm forvet oynaması. Eğer yararlanılacaksa bu bölgede yararlanılmalı öbür türlü oyunun içine giremiyor ve uzaktan şut çekip bizi çileden çıkarıyor. Yani klasik Türk forvet triplerinde şu an Nihat. Ne diye haykırıyorduk biz en zor zamanlarda tribünlerde ? ''İnanın çocuklar, güzel günler göreceğiz, güneşli günler'' diye değil mi ? Bekleyeceğiz, göreceğiz...

Hiç yorum yok: